Leonard Cohen Kimdir ? Leonard Cohen Biyografisi?

Leonard Norman Cohen, 21 Eylül 1934’de Montreal-Kanada’da Polonya-Litvanya kökenli orta sınıf bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak doğdu. Ergenlik döneminde gitar çalmayı öğrenen Cohen, Buckskin Boys isimli bir folk grubu da kurdu. 1951’de McGill Üniversitesi’ne girdi ve burada McGill Müzakere Grubu’nun başkanlığını yaptı. İlk şiir kitabı olan Let Us Compare Mythologies 1956 yılında Cohen hala öğrenciyken çıktı. 1961’de yayınladığı The Spice-Box of Earth, Cohen’i şiir dünyasında ve özellikle Kanada’da bilinen bir isim haline getirdi. 1960’ların çoğunu şiir ve roman yazarak geçirdi ve yarı münzevi bir hayat yaşamayı tercih etti. Bir Yunan Adası olan Hydra’ya taşındıktan sonra Flowers of Hitler (1964), Gözde Oyun (1963), Görkemli Kaybedenler (1963) isimli kitaplarını yayınladı.  1970’lerde Suzanne Elrod ile evlendi.Sanatçının Elrod’dan Adam isimli bir erkek ve Lorca isimli bir kız çocuğu oldu. Cohen ve Elrod 1979’da ayrıldı. 70’lerde pop, kabare ve dünya müziği üzerine çalışmalar yapan Cohen’in, 80’lerden itibaren tipik olarak bas bariton tonda söylediği şarkılarına kadın vokalistler ve elektronik bireştiriciler eşlik etmiş, çalışmalarında genellikle din, yalnızlık, cinsellik ve kişiler arası karışık ilişkileri konu edindi. Cohen’in şarkıları ve şiirleri pek çok başka şarkıcı ve şarkı yazarını etkiledi. Eserleri binden fazla başka sanatçılarca yorumlandı ve kaydedildi. “Canadian Music Hall of Fame” ve “Canadian Songwriters Hall of Fame”e kabul edilen Cohen, ayrıca Kanada’nın en büyük sivil şeref madalyası olan “Companion of the Order of Canada” ile ödüllendirildi. 1990’da Pump Up the Volume isimli filmde Cohen’in Everybody Knows isimli şarkısının kullanılması sanatçını genç dinleyiciler tarafından tanınmasını sağladı. 1992’de yayınladığı The Future’daki 3 parça -“Waiting for the Miracle”, “The Future” ve “Anthem”- Oliver Stone’un tartışmalara yol açan filmi Natural Born Killers’ın film müziklerinde yer aldı.  Cohen, Baldy Dağı Zen Merkezi’nde zen budist rahibi olarak inzivaya çekildi.5 senenin ardından ise 2001’de yapımcılığını Sharon Robinson’un üstlendiği Ten New Songs isimli albümü ile müziğe döndü. 20’den fazla albümü olan efsanevi müzisyen, onlarca filme bestge yaptı ve şarkıları yine onlarca filmde kullanıldı. Yaklaşık 60 yıllık bir müzik kariyerine sahip olan Cohen, “Hallelujah” başta olmak üzere, “Bird on a Wire”, “I’m Your Man” ve “Death of A Ladies Man” gibi unutulmayacak parçalara imza attı. Şair, şarkı sözü yazarı, romancı ve müzisyen Cohen, 7 Kasım 2016’da 82 yaşında hayatını kaybetti.

1960’larda Hydra’da kalırken İskandinavyalı romancılar Axel Jensen ve Göran Tunström ile arkadaş olan Cohen, Axel ve eşi Marianne Jensen ayrıldıktan sonra, Marianne ile ilişki yaşamaya başladı. Sanatçı, “So Long, Marianne” şarkısını da Jensen’e yazdı. Uzun yıllar boyunca Axel Jensen’in Joacim (1961) isimli romanındaki Lorenzo karakterinin Cohen olduğuna inanılmasına rağmen, Axel bu karakterde Tunström’den esinlendiğini açıkladı.

Her ne kadar Leonard Cohen cesaretsizlik ve korkusunun resmen evlenmesine engel olduğunu söylese de, biyografi yazarı ve film yapımcısı Harry Rasky’e göre, müzisyen 1970’lerde çok derin bir ilişki yaşadığı Suzanne Elrod ile evlendi. Sanatçının Elrod’dan 1972’de Adam isimli bir erkek, 1974’te ise ismini Federico Garcia Lorca’dan alan Lorca isimli bir kız çocuğu oldu. Adam Cohen, şarkıcı/şarkı yazarı olarak 1990’ların ortasında başladığı müzik kariyerine Low Millions isimli bir grubun solisti olarak devam ediyor. Suzanne Elrod, Cohen’in Live Songs isimli albümünün kapak fotoğrafını çekti ve Death of a Ladies’ Man albümünün kapağında yer aldı.

Cohen ve Elrod 1979’da ayrıldılar. Sanılanın aksine Cohen, en bilinen şarkılarından biri olan Suzanne’i Elrod için değil, yakın arkadaşı heykeltıraş Armand Vaillancourt’un eski eşi Suzanne Verdal için yazdı. 1990’da oyuncu Rebecca De Mornay ile birlikte olmaya başlayan Cohen, Anjani Thomas ile hem bir ilişki yaşadı, hem de birlikte çalıştı.

Leonard Cohen
Doğum adı Leonard Norman Cohen
Doğum 21 Eylül 1934 Westmount, Quebec, Kanada
Ölüm 7 Kasım 2016 (82 yaşında) Los Angeles, Kaliforniya, Amerika Birleşik Devletleri
Tarzlar Folk, folk rock, rock, pop rock

Leonard Norman Cohen kaç yaşında öldü?

82 yaşında (1934–2016)

Leonard Norman Cohen Nereli ?

Westmound, Kanada’nın Québec eyaletinde yer alan ve montreaal ilçesinde yer alan bir şehirdir. Şehrin 26 Kasım 2009 tarihindeki toplam nüfusu 19.931’dir.

Leonard Norman Cohen Albümleri

Cohen ailesi kimdir?

Kohen (İbranice: כֹּהֵן, ‘rahip’, çoğ. כוהנים, Kohanim, Türkçe: Kâhin) Yahudiler’de baba tarafından Tora’daki Aaron (Harun)’un torunlarıdır. Tora’da Yahudi olsun veya olmasın rahiplere verilen isimdir.

Leonard Norman Cohen Hellelujah Youtube Klip

Hallelujah şarkısı ne anlatıyor?

Eski Ahit’ten, Tanrı’dan bu kadar bahsedilmesine rağmen, şarkı sadece dini bir bağlamda takılı kalmıyor; üstü kapalı bir şekilde bir aşk acısını gerçek aşkı kaybetmeyi hatta zaman zaman da cinsel arzuları da anlatıyor.

Hallelujah ilahi mi?

“Hallelujah” kuir bir ilahidir.

Haleluya ne anlama gelir?

Haleluya (Alleluya, Aleluya olarak da yazılır) ” Yehova’ya / Yahve’ye övgüler olsun” anlamına gelen ve ayinlerde kullanılan İbranice bir sözcüktür.

Hallelujah hangi filmin müziği?

Shrek (2001) – Hallelujah Scene (8/10) | Movieclips – YouTube

82 yaşında yaşamını yitiren ünlü Kanadalı şarkıcı ve besteci Leonard Cohen, “Hüznün manevi babası” olarak adlandırılıyordu.

Şair, romancı, şarkı sözü yazarı ve kadınların gözdesi olan Cohen’in etkisi ve cazibesi kariyeri boyunca devam etti.

Hayatı boyunca depresyona eğilimli olan Cohen’in nükteci, tılsımlı ve kendini fazla önemsemeyen tavrı şarkı sözlerine de yansıyordu. 1990’lardaki nekahat döneminin ardından, yaratıcılığı yeniden canlandı.

‘Kızları etkilemek için gitar çalmayı öğrendim’

Leonard Norman Cohen, 21 Eylül 1934’te Kanada’daki Montreal kentinde iyi gelirlillerin yaşadığı Westmount bölgesinde doğdu.Annesi Litvanya’dan Kanada’ya göç etmişti. Soyu Polonya’ya dayanan babasının başarılı bir giysi dükkanı vardı.

Babası Nathan Cohen yalnızca dokuz yaşındayken öldü ama ona edebi kariyerine devam etmesini sağlayacak bir fon bıraktı.

Cohen, özel bir Musevi okuluna gitti. Okulda gitar çalmayı öğrendi ve ‘Buckskin Boys’ isminde bir müzik grubu kurdu.

Gitara başlama nedenini “kızları etkilemek” şeklinde açıkladı.

1951 yılında İngiliz Edebiyatı okumak üzere Montreal’deki McGill Üniversitesi’ne kaydoldu. 1956 yılında ilk şiir kitabı olan ‘Let Us Compare Mythologies’i yayımladı.

Şiirleri ilgi topladı. New York’taki Kolombiya Üniversitesi’nde bir yıl geçirdikten sonra yeniden tüm vaktini şiir yazmaya adadı ve 27 yaşındayken ikinci şiir kitabı ‘The Spice Box of Earth’ü yayımladı.

Kitap, Cohen’in hatrı sayılır şairler arasına girmesini sağladı ve onun en ünlü kitabı oldu. ‘You Have the Lovers’ şiiri insan ilişkilerine duyduğu yoğun ilgiyi ortaya koydu.

Cohen daha sonra Yunanistan’ın Hydra Adası’na taşındı ve 1963 yılında ‘The Favourite Game’ isimli ilk romanını yayımladı.

Orada daha sonra uğruna ‘So Long Marianne’ şarkısını yazdığı Norveçli Marianne Jensen ile yaşadı.

Cohen’in ikinci kitabı ‘Beautiful Losers’ 1966 yılında yayımlandı ve Amerika Birleşik Devletleri’ne taşınmadan önceki son çalışmasıydı.

Suzanne’le gelen şöhret

1967 yılında New York’a yerleşti ve şarkı sözü yazarı ve müzisyen olarak hayatını sürdürmeye karar verdi. Çıkış albümü ‘Songs of Leonard Cohen’, ticari açıdan başarıyı yakalayamasa da, folk müzik açısından bir külte dönüştü.

Suzanne isimli şarkısı bir hit haline geldi ve yıllar içinde pek çok farklı sanatçı tarafından yorumlandı.

İlerleyen yedi yılda üç albüm kaydı daha yayımladı ve 1970’lerde ABD, Kanada ve Avrupa’da turnelere çıktı.

Unutulmaz Isle of Wight performansı

1970’te İngiltere’deki Isle of Wight Festival’indeki performansı kariyerindeki unutulmaz anlardan biri olarak kayda geçti. Rock sanatçısı ve gitar virtüözü Jimi Hendrix’in izleyicileri kendinden geçiren performansının ardından sahneye çıktı Leonard Cohen. Folk müzisyeninin sakin ve samimi performansı en başta öfkeli olan kalabalığın ilgisini kazandı ve festivalin unutulmaz anlarından biri oldu.

1973’te Cohen Yom Kippur Savaşı’nda askerlik yapmak üzere gönüllü olarak İsrail’e gitti. Ama onun yerine kendisine bir tank bölüğündeki askerleri eğlendirme görevi verildi ve bu arada Sina Çölü’nde ateş altında kaldı.

‘Death of a Ladies’ Man’ isimli beşinci albümü başarısız oldu. 1970’lerin sonunda ve 1980’lerin başında Cohen’in müzik tarzı gözden düştü. 1985 yılında yayımladığı ‘Various Positions’ isimli albümüyle ilgi yeniden canlandı. Cohen’in en çok yeniden yorumlanan şarkısı ‘Hallelujah’ şarkısı da bu albümde yer alıyordu.

1988 yılında yayımlanan ‘I’m Your Man’ albümü sanatçıyı yeniden ana akım pop müziği sanatçıları arasına soktu.

Cohen’in şarkılarının farklı sanatçılar tarafından yorumlandığı ‘I’m Your Fan’ albümü 1991 yılında çıktı ve sanatçıyı yeniden ilgi odağı yaptı.

Ancak, bu sıralarda Cohen Kaliforniya’daki bir Budist merkezinde zaman geçirmeye başladı ve 1996’da bir Budist rahip olabilmek için buraya yerleşti.

1999’da yeniden ortaya çıktığında pek çok yeni malzeme biriktirmişti. Bunların bir kısmı 2001 yılında yayımlanan ‘Ten New Songs’ albümünde yer aldı.

‘Bunalımdan ziyade ağırbaşlılık’

Prodüktör ve vokalist Sharon Robinson ile birlikte yazılan albümdeki şarkılar fâniliğe göndermeler yapıyordu. “The night is getting colder” şarkısı bunlardan biriydi.

2006 yılında 73 yaşındayken Cohen, menajeri ve eski sevgilisi Kelley Lynch’in kendi hesabından 5 milyon dolardan fazla para çaldığını farketmesi üzerine yeniden turneye çıkmak zorunda kaldı.

Cohen ona karşı açtığı davayı kazanmasına rağmen, Lynch çaldığı parayı geri ödeyemedi. Lynch daha sonra, Cohen ile ilgili olan uzaklaştırma kararını ihlal ettiği gerekçesiyle hapse gönderilecekti.

2012 yılında yayımlanan “Old Ideas” albümü Cohen’in en çok satan albümü oldu. Albümün başarısına rağmen Cohen, dünya turnesine çıkmak istemedi.

Leonard Cohen çağdaşları arasındaki en gizemli şair ve şarkı sözü yazarlarından biriydi. Yazdıklarının çoğu bunalıma işaret etse de o, hayatın gerçeklerinin bir gözlemcisi olarak gördü kendini.

“Bunalımdan ziyade ağırbaşlılık bence çalışmalarımın temel özelliğini oluşturuyor” dedi.

“Kahkahalarla gülmeyi seviyorum, ama bence ağırbaşlılıkla gelen bir hoşnutluk hali var. Hepimiz kapıyı kapatıp, odamıza geldiğimizde kalbimiz ve duygularımızla baş başa kalıyoruz, ve bu o kadar da gülünecek bir şey değil.”

Leonard Cohen, müziğin yanı sıra şair ve yazar olarak da tanınan Kanadalı bir sanatçıdır. Hayatı boyunca etkileyici bir kariyer inşa etmiş ve derin düşünceye sahip şarkılarıyla geniş bir hayran kitlesi edinmiştir.

Çocukluk ve Gençlik Yılları

Leonard Cohen, 21 Eylül 1934’te Montreal, Kanada’da doğdu. Yahudi bir ailenin çocuğu olarak büyüdü. Erken yaşlardan itibaren edebiyata ve müziğe ilgi duydu. McGill Üniversitesi’nde edebiyat okudu ve bu süre zarfında yazmaya olan tutkusunu geliştirdi.

Cohen 1934 yılında Montreal, Québec’te Polonya-Litvanya kökenli orta sınıf bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak doğdu. Westmount’ta büyüyen sanatçının babası, Nathan Cohen Montreal’in büyük giysi mağazalarından birinin sahibiydi ve Leonard 9 yaşındayken öldü. İsimleri Cohen, Katz, Kagan vs. olan diğer birçok Yahudi ailesi gibi Cohen’in ailesi de Kohanim’in soyundan geldiklerini iddia ediyorlardı. Cohen 1967’de Richard Goldstein’a “Mesihsel bir çocukluk geçirdim. Harun’un torunlarından biri olduğum söylendi.” dedi. Ergenlik döneminde gitar çalmayı öğrenen Cohen, Buckskin Boys isimli bir folk grubu da kurdu. Babasının ona bıraktığı vasiyeti ile Leonard edebi hırslarının peşine daha rahat düşebildi.

Edebiyat ve yazmaya olan ilgisi, Leonard Cohen’in gençlik yıllarında şekillenmeye başladı. McGill Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi alırken, şiir yazmaya başladı ve çeşitli dergilerde şiirlerini yayımladı. Bu dönemde, dünya edebiyatının büyük yazarlarından etkilendi ve edebiyat dünyasında kendine bir yer edinme hedefi güttü.

Cohen, üniversite yıllarında Montreal’in bohem atmosferinde kendini buldu. Şairlik kariyeri boyunca etkili olan birçok edebi figürle tanıştı ve onlardan ilham aldı. Bu dönemde, “Let Us Compare Mythologies” adlı ilk şiir koleksiyonunu yayımladı. Kitap, edebi çevrelerde dikkat çekti ve genç Cohen’in adını duyurmaya başladı.

Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra, Leonard Cohen yazılarına ve müziğe daha fazla odaklanmaya başladı. Şarkı sözleri yazmaya başladı ve melodilerle birleştirerek kendi şarkılarını oluşturdu. Cohen’in müzikal yeteneği ve söz yazarlığı yeteneği, kısa sürede dikkatleri üzerine çekti ve müzik dünyasında kendine özgü bir yer edinmesini sağladı.

Leonard Cohen, 21 Eylül 1934 tarihinde Montreal, Kanada’da doğdu. Cohen ailesi, Litvanya kökenli Yahudi bir ailesiydi. Babası Nathan Cohen, Montreal’de bir giyim mağazası işletmekteydi, annesi Marsha ise ev hanımıydı. Leonard, ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluk yıllarında müzikle tanışması, ailesinin evinde sıklıkla çalınan piyano ve gitar sayesinde oldu. Ayrıca, çocukluğunda sinemaya ve edebiyata büyük ilgi duydu.

Cohen’in ilk albümü “Songs of Leonard Cohen”, 1967 yılında yayımlandı ve hızla büyük bir beğeni kazandı. Albümdeki şarkılar, aşk, kayıp, umut ve insan deneyimine dair derinlikli sözleriyle dikkat çekti. Özellikle “Suzanne” ve “So Long, Marianne” gibi şarkılar, kısa sürede klasikleşti ve Cohen’in geniş bir dinleyici kitlesi kazanmasını sağladı.

Leonard Cohen’in çocukluk ve gençlik yılları, onun sanat dünyasına olan ilgisini ve yeteneklerini keşfettiği bir dönemi yansıtır. Edebiyat ve müzikle dolu bir çocukluk geçiren Cohen, üniversite yıllarında edebiyat eğitimi alırken şiir yazmaya başladı. Bu süreç, onun müzik kariyerine giden yolda temel bir rol oynadı. McGill Üniversitesi’ndeki eğitimi, edebi çevrelerle tanışmasını sağladı ve edebiyat dünyasında adını duyurmaya başladı. Tüm bu deneyimler, Leonard Cohen’in sanatsal yolculuğunun başlangıcını ve ilerleyen yıllarda kendini kanıtlayacağı yeteneklerini geliştirmesini sağladı.

Leonard Cohen, 21 Eylül 1934 tarihinde Montreal, Kanada’da doğdu. Yahudi bir ailenin çocuğu olarak büyüdü ve çocukluk yıllarında edebiyat ve müziğe ilgi duydu. McGill Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi aldı ve bu süre zarfında yazmaya olan tutkusunu geliştirdi. Leonard Cohen’in çocukluk ve gençlik yılları, sanatçının temel oluşum sürecini ve sanat dünyasına giden yolculuğunu anlatır.

Leonard Cohen’in Şairlik Kariyeri 

Üniversite eğitimi sırasında Cohen, şiir yazmaya başladı ve ilk şiir koleksiyonu olan “Let Us Compare Mythologies”i yayımladı. Bu dönemde yazdığı şiirler, derinliği ve anlamıyla dikkat çekti. Şiirlerinde aşk, din, ölüm ve varoluşsal meseleler gibi temaları işledi.

Leonard Cohen, sadece bir şarkıcı ve söz yazarı değil, aynı zamanda yetenekli bir şairdi. Şiirlerindeki derin anlam, edebi tarzı ve duygusal yoğunluğuyla Cohen, birçok insanın kalbini ve zihnini etkiledi. Şairlik kariyeri, onun sanat yolculuğunun temelini oluşturdu ve müzikal kariyerine büyük bir ilham kaynağı oldu. Bu bölümde, Leonard Cohen’in şairlik kariyerini belgesel bir akış içinde anlatacağız.

1951’de McGill Üniversitesi’ne giren Cohen orada McGill Müzakere Grubu’nun başkanlığını da yaptı. İlk şiir kitabı olan Let Us Compare Mythologies 1956 yılında Cohen hala öğrenciyken çıktı. 1961’de yayınladığı The Spice-Box of Earth onu şiir dünyasında özellikle de kendi ülkesi Kanada’da bilinen bir isim hâline getirdi.

Mezuniyetten sonra bir yılını McGill’in hukuk fakültesinde bir yılını ise (1956-1957) terk ettiği Columbia Üniversitesi’nde geçirdi.

Cohen gençlik yıllarında edebi hırslarına çok ciddi bir iş ahlakı ile yaklaştı. 1960’ların çoğunu şiir ve roman yazarak geçirdi ve yarı münzevi bir hayat yaşamayı tercih etti. Bir Yunan Adası olan Hydra’ya taşındıktan sonra Flowers of Hitler (1964), Gözde Oyun (1963), Görkemli Kaybedenler (1963) isimli kitaplarını yayınladı. Gözde Oyun genç bir adamın edebiyattaki kimliğini arayışını konu alan otobiyografik bir romandır.

İlk Adımlar ve Edebiyat Tutkusu

Leonard Cohen’in şairlik kariyeri, çocukluk yıllarında edebiyata olan tutkusuyla başladı. Montreal’de büyüdüğü Yahudi bir aileden gelen Cohen, küçük yaşlardan itibaren edebiyat dünyasıyla iç içe oldu. Ailesinin evindeki piyano ve gitar, onun müzikal yeteneklerinin yanı sıra şiirsel yaratıcılığını da besledi.

McGill Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi alırken, Cohen şiir yazmaya başladı. Öğrenim gördüğü dönemde dünya edebiyatının büyük yazarlarından etkilendi ve kendi şiirlerini yayımlamaya başladı. İlk şiir koleksiyonu “Let Us Compare Mythologies”, genç Cohen’in edebiyat dünyasında adını duyurmasını sağladı.

Şiirin İfadesi ve Derin Anlam 

Leonard Cohen’in şiirleri, derin anlam, yaratıcı imgeler ve duygusal yoğunlukla doluydu. Şiirlerinde aşk, kayıp, ölüm, din ve insan varoluşu gibi evrensel temaları işledi. Kendine özgü bir üslup ve sözcük seçimiyle, okuyucularını derin düşüncelere sürükledi.

Cohen’in şiirleri, iç dünyasının zenginliğini ve karmaşıklığını yansıtırken, aynı zamanda insan deneyimini evrensel bir şekilde aktardı. Şiirlerindeki dilin gücü, okuyucuları etkileme ve duygusal bir bağ kurma yeteneğini artırdı.

Şairlikten Müziğe Geçiş 

Cohen, müzikal kariyerine adım atarken, şairlikten getirdiği derinlik ve duygusal yoğunluğu müziğine aktardı. Şarkı sözleri yazmaya başladı ve melodilerle birleştirerek kendi şarkılarını oluşturdu. Cohen’in müzikal yeteneği ve şarkı sözü yazma becerisi, onun müzik dünyasında farklılaşmasını sağladı.

İlk albümü “Songs of Leonard Cohen” ile müzik dünyasında çıkış yapan Cohen, sözlerindeki şiirsel gücü ve anlatımını müziğiyle birleştirdi. Şarkılarında kullandığı derin sözler, dinleyicilerin kalbine dokunmayı başardı ve kısa sürede geniş bir hayran kitlesi oluşturdu.

Şairlik ve Müzikteki Etkisi

Leonard Cohen’in hem şairlik hem de müzik kariyeri, sanat dünyasında derin bir etki yarattı. Şiirleri, edebiyat dünyasında büyük saygı gördü ve birçok ödül kazandı. Müziği, müzik eleştirmenleri ve dinleyiciler tarafından övgüyle karşılandı ve çeşitli sanatçılar tarafından cover’landı.

Cohen’in şairlik ve müzikteki etkisi, sanat dünyasının sınırlarını zorlaması ve duygusal bağ kurma yeteneğiyle açıklanabilir. Şiirleri ve şarkıları, insanların hayatlarında derin bir iz bıraktı ve birçok insanı ilham kaynağı oldu.

Leonard Cohen’in şairlik kariyeri, sanat dünyasında derin bir etki yaratan bir yolculuğu yansıtır. Şiirlerindeki derin anlam, yaratıcı imgeler ve duygusal yoğunluk, onu edebiyat dünyasında öne çıkaran unsurlardır. Şiirlerinden aldığı güçle müziğe yönelen Cohen, söz yazarlığı ve müzikal yetenekleriyle de büyük başarı elde etti. Şairlik kariyeri, Leonard Cohen’in sanatsal yolculuğunun temelini oluşturdu ve bugün hala birçok insanın kalbinde ve zihninde derin bir etki bırakmaya devam etmektedir.

Üniversite yıllarında Cohen, şiir yazmaya başladı ve çeşitli dergilerde şiirlerini yayımlamaya başladı. İlk şiir koleksiyonu olan “Let Us Compare Mythologies”i yayımlamasıyla dikkatleri üzerine çekti. Şiirlerindeki derin anlam ve edebi tarzı, kendine özgü bir üslup oluşturmasına yardımcı oldu. Şiirlerinin etkisi, müzikal kariyerinde de hissedilecekti.

Leonard Cohen’in Müzikle Tanışma ve İlk Albümleri 

Cohen, 1960’ların ortalarında müzik kariyerine yönelmeye başladı. Şarkılarını besteleyip söylemeye başladı ve hızla tanınmaya başladı. İlk albümü olan “Songs of Leonard Cohen” (1967), ona geniş bir dinleyici kitlesi kazandırdı. Bu albümdeki şarkılardan “Suzanne” ve “So Long, Marianne” gibi bazıları, klasikleşen eserler haline geldi.

Leonard Cohen, sadece bir şair değil, aynı zamanda yetenekli bir müzisyendi. Müzik kariyeri, gençlik yıllarında başlayan edebi ve müzikal tutkusunun bir sonucuydu. Bu bölümde, Leonard Cohen’in müzikle tanışması ve ilk albümlerini çıkarması sürecini belgesel bir akış içinde anlatacağız.

Müziğe İlk Adımlar

Leonard Cohen, çocukluk yıllarından itibaren müzikle iç içe büyüdü. Ailesinin evinde piyano ve gitar vardı ve Cohen, bu enstrümanlarla erken yaşta tanıştı. Müziğe olan ilgisi, gençlik yıllarında da devam etti ve McGill Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi alırken müzikle ilgilenmeye başladı.

Üniversite yıllarında, Cohen çeşitli yerel mekanlarda müzik yapmaya başladı. Gitar çalma becerilerini geliştirdi ve şarkı söylemeye başladı. Bu deneyimler, onun müzikle olan bağını daha da güçlendirdi ve kendi şarkılarını yazmaya başlamasına ilham verdi.

İlk Şarkı Yazarlığı ve Demolar 

Leonard Cohen, üniversite yıllarında şarkı sözleri yazmaya başladı ve müziğe olan tutkusunu daha da derinleştirdi. Şarkılarında, derin anlamlar, aşk, kayıp, din ve insan varoluşu gibi evrensel temaları işledi.

Cohen, şarkılarını kaydetmek için kendi demolarını hazırladı. Bu demolar, kendi müzikal tarzını keşfetmesine ve kendine özgü bir müzikal kimlik oluşturmasına yardımcı oldu. Kendi sesini bulmak için denemeler yaptı ve şarkılarını geliştirdi.

İlk Albüm: “Songs of Leonard Cohen” 

Leonard Cohen’in müzikal kariyeri, 1967 yılında çıkardığı ilk albümü “Songs of Leonard Cohen” ile hız kazandı. Albüm, Cohen’in derin ve düşünsel şarkı sözlerini müziğiyle birleştirdiği bir başyapıttı.

“Songs of Leonard Cohen”, eleştirmenler tarafından büyük övgü aldı ve müzik dünyasında geniş çapta tanındı. Albümdeki şarkılar, aşk, umut, kayıp ve insan deneyimi gibi temaları işliyor ve dinleyicilere derin bir duygusal yolculuk yaşatıyordu.

İkinci Albüm: “Songs from a Room” ve Müzikal İlerleme 

Leonard Cohen, başarılı ilk albümünün ardından müzikal kariyerine hızla devam etti. İkinci albümü “Songs from a Room”, 1969 yılında piyasaya sürüldü ve müzikal ilerlemesini gösterdi.

Bu albümde, Cohen daha da olgunlaşan bir müzikal tarz sergiledi. Şarkılarında sadelik ve derinlik bir araya geldi ve dinleyicilere etkileyici bir deneyim sundu. Albümdeki parçalardan bazıları, Cohen’in klasiklerinden biri haline gelen “Bird on the Wire” ve “The Partisan” idi.

Leonard Cohen’in müzikle tanışması ve ilk albümleri, onun müzik dünyasındaki yükselişinin başlangıcını işaret eder. Müzik tutkusu, gençlik yıllarında başlayan bir süreçti ve kendi müziğini keşfetmesine ve kendine özgü bir müzikal kimlik oluşturmasına yardımcı oldu. İlk albümleri “Songs of Leonard Cohen” ve “Songs from a Room”, onun müzikal yeteneklerini sergileyen önemli kilometre taşlarıydı. Bu albümler, derin sözleri ve müzikal sadeliğiyle dinleyicilerin kalbini kazandı ve Cohen’i müzik dünyasında tanınan bir isim haline getirdi.

Cohen, müzik kariyerine 1960’ların ortalarında adım attı. Şarkılarını besteleyip söylemeye başladı ve hızla tanınmaya başladı. İlk albümü olan “Songs of Leonard Cohen” (1967), ona geniş bir dinleyici kitlesi kazandırdı. Bu albümdeki şarkılar, aşk, kayıp, umut ve insan deneyimine dair derinlikli sözleriyle dikkat çekti. Özellikle “Suzanne” ve “So Long, Marianne” gibi şarkıları klasikleşti.

Leonard Cohen’ın Derinlik ve Duygusallığı

Leonard Cohen’in şarkıları, derinlikli sözleri ve duygusal bağlantısıyla dinleyicilere dokunan bir niteliğe sahiptir. Şarkılarında aşk, kayıp, acı ve insan deneyimine dair evrensel temaları işler. Cohen’in kendine özgü bariton sesi ve yavaş tempolu şarkıları, müzikal bir imza haline geldi.

Leonard Cohen, müziği ve şiiriyle tanınan bir sanatçıdır. Kendine özgü tarzı, derinlik ve duygusallıkla dolu sözleriyle ön plana çıkar. Bu bölümde, Leonard Cohen’ın derinlik ve duygusallığını belgesel bir akış içinde anlatacağız. Onun müzik ve şiirindeki derinlik, insanların kalbini ve zihnini etkileyen güçlü bir etkiye sahiptir.

Derin Anlamlar ve Metaforlar 

Leonard Cohen, sözlerinde derin anlamlar ve metaforlar kullanarak dinleyiciye birçok katmanlılık sunar. Şarkıları ve şiirleri, insan deneyimini evrensel bir şekilde ifade ederken, aynı zamanda kişisel bir bağ kurmamızı sağlar.

Cohen’in derin anlamlarla dolu sözleri, hayatın karmaşıklığını yansıtır. Aşk, kayıp, ölüm, din ve insan varoluşu gibi evrensel temaları işlerken, iç dünyasının zenginliğini ve karmaşıklığını da aktarır. Metaforlar ve semboller, onun sözlerini derinleştirir ve dinleyiciyi daha derin düşüncelere sürükler.

Duygusal Yoğunluk ve İfadenin Gücü 

Leonard Cohen’ın müziği ve şiiri, duygusal yoğunlukla doludur. Sözlerindeki içtenlik ve samimiyet, dinleyicinin duygusal bir bağ kurmasını sağlar. Cohen, kendini ifade etme konusunda cesur ve dürüst bir yaklaşım benimser.

Şarkıları ve şiirleri, insanların iç dünyasına dokunur ve derin duygusal tepkiler uyandırır. İfadenin gücüyle, duygusal yoğunluk ve içsel çatışmaları cesurca yüzeye çıkarır. Bu, onun sanatını güçlendirir ve insanların yaşam deneyimlerine dokunan bir sanatçı olmasını sağlar.

İnsanlık ve Empati 

Leonard Cohen’ın derinlik ve duygusallığı, insanlık hallerine ve insan deneyimine olan derin bir anlayışı yansıtır. Şarkılarında ve şiirlerinde, insanların sevinçlerini, acılarını, umutlarını ve korkularını anlamaya çalışır. Bu, dinleyiciye empati kurma fırsatı sunar.

Cohen’in sözlerindeki derinlik, insanların kendilerini tanıma ve içsel dünyalarını keşfetme yolculuğunda bir rehberlik sağlar. Duygusal yoğunluğu ve içsel gerçekliği ile insanların duygusal deneyimlerine tercüman olur. Empati, onun sanatının temel taşlarından biridir ve insanların kalplerine dokunan bir etki yaratır.

Leonard Cohen’ın derinlik ve duygusallığı, müzik ve şiirindeki güçlü ifade biçimlerini yansıtır. Derin anlamlar, metaforlar ve duygusal yoğunluk, onun sanatının temel unsurlarıdır. Cohen, insanların iç dünyalarına seslenirken, aynı zamanda evrensel insan deneyimlerini ifade eder. Sözlerindeki derinlik ve duygusallık, dinleyiciye kendilerini anlama, duygusal bağ kurma ve derin düşüncelere dalma fırsatı sunar. Leonard Cohen’ın sanatı, derinlik ve duygusallık arayan insanlar için büyük bir ilham kaynağıdır ve onun eserleri hala bugünün sanat dünyasında derin bir etki bırakmaya devam etmektedir.

Leonard Cohen’in şarkıları, sözlerindeki derinlik ve duygusallıkla bilinir. Şarkılarındaki temalar genellikle aşk, kayıp, ölüm, din ve insan varoluşu üzerinedir. Cohen’in kendine özgü bariton sesi ve yavaş tempolu şarkıları, birçok dinleyiciye dokunan bir niteliğe sahiptir. Şarkılarının atmosferi, ruh hali ve sözlerinin ardındaki düşünsel katmanlar, onu müzik dünyasında özel kılan unsurlardır.

Leonard Cohen’ın Dönüşüm ve Spiritüel Arayışı

1970’lerin ortalarında, Leonard Cohen, Zen Budizmi ve Hindu felsefesi gibi doğu mistisizmiyle ilgilenmeye başladı. Bu dönemde manastıra girerek meditasyon ve sessizlik pratiği yaptı. Bu spiritüel arayışı, şarkılarında ve sözlerinde daha belirgin hale geldi.

Leonard Cohen, sadece bir müzisyen ve şair değil, aynı zamanda derin bir spiritüel arayış içinde olan bir sanatçıydı. Hayatının belirli dönemlerinde dönüşüm geçiren Cohen, spiritüel konulara olan ilgisini sanatına yansıttı. Bu bölümde, Leonard Cohen’ın dönüşüm sürecini ve spiritüel arayışını belgesel bir akış içinde anlatacağız. Onun yaşamındaki bu evrim, hem kişisel hem de sanatsal açıdan büyük bir öneme sahiptir.

Spiritüel İlgi ve Keşişlik Deneyimi 

Leonard Cohen, gençlik yıllarından itibaren spiritüel konulara olan ilgisiyle biliniyordu. Edebiyat ve felsefe çalışmaları, onun spiritüel bir arayış içinde olmasına katkıda bulundu. Bu dönemde, Cohen Hinduizm, Budizm ve Yahudilik gibi farklı dinlere ve felsefelerine ilgi duymaya başladı.

Bir noktada, Cohen keşiş olma düşüncesiyle Manastır’a gitmeye karar verdi. Bu deneyim, onun hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. Bir süre boyunca Zen Budist Manastırı’nda yaşayan Cohen, meditasyon ve sessizlikle derin bir bağlantı kurdu. Bu deneyim, onun spiritüel arayışını daha da derinleştirdi ve sanatsal yolculuğuna yeni bir perspektif getirdi.

Spiritüel Temaların Sanatta Yansıması 

Leonard Cohen’ın dönüşümü, müzik ve şiirinde belirgin bir şekilde kendini gösterdi. Spiritüel konular, onun eserlerinde sık sık karşımıza çıkar. Şarkıları ve şiirleri, tanrıya olan inanç, aşkın maneviyatı, insanın varoluşsal arayışı ve ruhani deneyim gibi derin temaları işler.

Cohen, spiritüel arayışını sanatsal ifadesine entegre etmek için farklı dini ve mistik kaynaklardan ilham aldı. Şarkılarındaki derinlik ve manevi içerik, dinleyicilere içsel bir yolculuk sunar ve onları spiritüel bir deneyime davet eder. Bu, onun sanatının etkisini ve derinliğini artıran önemli bir özelliktir.

Zaman, Yaşlanma ve Son Dönemlerindeki Spiritüel Bakış 

Leonard Cohen’ın spiritüel arayışı, yaşamının son dönemlerinde de devam etti. Yaşlanma ve ölüm konuları, onun eserlerinde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Cohen, ölümü bir dönüşüm ve geçiş olarak algılayarak, ruhani bir bakış açısı geliştirdi.

Son yıllarında, Cohen’ın müziği ve şiiri daha içsel ve derin bir spiritüel bilgelikle doldu. Şarkılarındaki sözler, yaşamın anlamsal boyutunu keşfetmeye yönelik bir çağrı niteliği taşır. Yaşamın geçiciliği ve maneviyatın önemi gibi konular, onun son dönem eserlerinde sıklıkla ele alınır.

Leonard Cohen’ın dönüşüm ve spiritüel arayışı, onun sanatının temel taşlarından biridir. Spiritüel konulara olan ilgisi, hayatının çeşitli evrelerinde şekillenen bir yolculuğun parçası oldu. Keşişlik deneyimi ve spiritüel araştırmaları, Cohen’ın sanatsal ifadesini derinleştirdi ve ona yeni bir perspektif kazandırdı.

Cohen’ın eserlerindeki spiritüel temalar, dinleyicilere içsel bir yolculuk sunar ve onları düşündürür. Spiritüel dönüşümü, yaşamın anlamı ve insanın varoluşsal arayışı gibi evrensel temaları keşfetmeye teşvik eder. Leonard Cohen’ın dönüşümü ve spiritüel arayışı, onun sanatsal mirasının önemli bir parçasıdır ve eserleri hala bugünün sanat dünyasında derin bir etki bırakmaya devam etmektedir.

1970’lerin ortalarında, Cohen, Zen Budizmi ve Hindu felsefesi gibi doğu mistisizmiyle ilgilenmeye başladı. Bu dönemde manastıra girerek meditasyon ve sessizlik pratiği yaptı. Spiritüel arayışı, şarkılarında ve sözlerinde daha belirgin hale geldi. Spiritüel temalar ve mistik imgeler, müziğinde daha fazla yer aldı.

Leonard Cohen’ın “Hallelujah”un Yükselişi

1984 yılında Cohen, en ikonik şarkılarından biri olan “Hallelujah”u yayımladı. Şarkı başlangıçta büyük bir başarı elde etmedi, ancak zamanla popülerlik kazanarak birçok sanatçı tarafından cover’landı ve klasikleşti. “Hallelujah”, Cohen’in müzikal etkisini ve derin anlam yaratma yeteneğini vurgulayan bir örnektir.

Leonard Cohen’ın şarkısı “Hallelujah”, onun en ikonik ve etkileyici eserlerinden biridir. Ancak, şarkı başlangıçta beklenen ilgiyi görmemiş ve yıllar sonra gerçek bir kült klasik haline gelmiştir. Bu bölümde, “Hallelujah”un yükselişini belgesel bir akış içinde anlatacağız. Şarkının başlangıcından günümüze kadar geçen süreçte yaşanan dönüm noktalarını keşfedeceğiz ve nasıl bir kült fenomen haline geldiğini anlayacağız.

Şarkının Oluşumu ve İlk Kayıtlar 

Leonard Cohen, “Hallelujah” şarkısını 1984 yılında yazdı. Şarkının kaydı, 1984 tarihli “Various Positions” albümünde yer aldı. Ancak, albümün yayımlanmasıyla birlikte şarkı büyük bir ticari başarı elde etmedi ve geniş çapta tanınmadı.

John Cale ve Şarkının Yeniden Keşfedilmesi 

Şarkının yükselişi, John Cale’in şarkıyı keşfetmesi ve yeniden yorumlamasıyla başladı. Cale, 1991 yılında şarkıyı “I’m Your Fan” adlı Leonard Cohen tribute albümünde seslendirdi. Cale’in yorumu, şarkının potansiyelini ortaya çıkardı ve geniş bir dinleyici kitlesi tarafından keşfedilmesini sağladı.

Jeff Buckley ve Şarkının Kült Statüsü 

Jeff Buckley’nin “Hallelujah” yorumu, şarkının gerçek bir kült fenomen haline gelmesini sağladı. Buckley’nin 1994 yılında çıkardığı “Grace” albümünde yer alan şarkı, büyük ilgi topladı ve müzik dünyasında çığır açan bir yorum olarak kabul edildi. Buckley’nin tutkulu ve duygusal yorumu, dinleyicilere derinden dokundu ve şarkının evrensel bir başyapıt haline gelmesine katkıda bulundu.

Sinema, Televizyon ve Reklamlarda Kullanımı 

“Hallelujah”, sinema, televizyon ve reklamlarda sıkça kullanılan bir şarkı haline geldi. Şarkı, birçok popüler filmde ve TV dizisinde yer aldı ve duygusal sahnelerin arka planında güçlü bir etki yarattı. Ayrıca, reklam dünyasında da sık sık tercih edilen bir müzik oldu ve markaların iletişiminde derin bir duygusal etki yarattı.

Kültürel Etki ve Kalıcılık

“Hallelujah”, zamanla kültürel bir fenomen haline geldi ve birçok sanatçı tarafından yorumlandı. Şarkının derin anlamı, duygusal yoğunluğu ve evrensel temaları, dinleyicilerin kalbinde bir yer edindi. Bugün, “Hallelujah” Leonard Cohen’ın en tanınmış ve en çok seslendirilen şarkılarından biri olarak kabul edilmekte ve müzik tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.

Leonard Cohen’ın “Hallelujah” şarkısı, başlangıçta beklenen ilgiyi görmese de, zamanla bir kült klasik haline gelmiş ve büyük bir etki yaratmıştır. John Cale’in şarkıyı yeniden keşfetmesi ve Jeff Buckley’nin tutkulu yorumu, şarkının popülerliğinin artmasında önemli rol oynamıştır. Sinema, televizyon ve reklamlarda sıkça kullanılmasıyla birlikte, “Hallelujah” bir kült fenomen haline gelmiş ve birçok sanatçı tarafından yorumlanmıştır. Şarkının derin anlamı ve evrensel teması, dinleyicilerin kalbinde iz bırakan bir etki yaratmıştır. Leonard Cohen’ın bu unutulmaz şarkısı, müzik tarihindeki önemli bir dönüm noktası olmuş ve yıllar geçse de etkisini sürdürmeye devam etmektedir.

Cohen’in en ikonik şarkılarından biri olan “Hallelujah”, başlangıçta büyük bir başarı elde etmedi. Ancak zamanla popülerlik kazanarak birçok sanatçı tarafından cover’landı ve klasikleşti. “Hallelujah”, Cohen’in müziğinin gücünü ve anlam yaratma yeteneğini vurgulayan bir örnektir.

Leonard Cohen’ın Geç Dönem Başarıları ve Vedası

Cohen, 1990’ların ve 2000’lerin başlarında müziğe ara verdi ve Budizm üzerine çalışmalar yaptı. Ancak, 2008 yılında “Live in London” adlı bir canlı albüm yayımladı ve büyük bir dönüş yaptı. 2016 yılında “You Want It Darker” adlı bir albüm çıkardı, bu albümde ölüm ve mistisizm temaları öne çıktı. Cohen, 2016’da 82 yaşında hayatını kaybetti, ancak müziği ve mirası hala tüm dünyada etkisini sürdürmektedir.

Leonard Cohen’ın müzik kariyeri boyunca yaşadığı dönemsel yükselişler ve başarılar, onun sanatının ve etkisinin sürekli bir evrim geçirdiğini göstermektedir. Bu bölümde, Leonard Cohen’ın geç dönem başarılarını ve veda sürecini belgesel bir akış içinde anlatacağız. Cohen’ın yaşamının bu evresindeki müzikal dönüşümleri, onun hayranları ve müzik dünyası için büyük bir öneme sahiptir.

I’m Your Man” ve “The Future” Dönemi 

Leonard Cohen, 1980’lerin sonu ve 1990’ların başında “I’m Your Man” ve “The Future” gibi ikonik albümler çıkardı. Bu dönemde Cohen, müzikal tarzında ve söz yazımında bir değişim yaşadı. Elektronik ve çağdaş müzik etkilerini içeren şarkılar, dinleyicilerin dikkatini çekti ve yeni bir hayran kitlesi oluşturdu.

“Hallelujah”un Yeniden Canlanışı 

Cohen’ın şarkısı “Hallelujah”, geç döneminde yeniden canlandı ve büyük bir başarı elde etti. Şarkı, Jeff Buckley’nin etkileyici yorumu ve popüler film ve televizyon prodüksiyonlarında sıkça kullanılmasıyla geniş bir kitleye ulaştı. “Hallelujah”, Cohen’ın en tanınmış ve sevilen eserlerinden biri haline geldi ve müzik tarihindeki önemli bir yerini sağlamlaştırdı.

“Ten New Songs” ve “Dear Heather” Dönemi

Cohen’ın 2000’li yılların başında çıkardığı “Ten New Songs” ve “Dear Heather” albümleri, onun geç dönem başarılarının bir göstergesidir. Bu albümler, müzikal olarak olgun ve derin bir tarza sahipti. Cohen’ın şarkı sözleri, yaşam deneyimlerinden ilham alırken, düşünceli ve içsel bir yolculuğun izlerini taşıyordu.

“Old Ideas” ve “You Want It Darker” Dönemi 

Cohen’ın “Old Ideas” ve “You Want It Darker” gibi son albümleri, sanatçının yaşamının son dönemlerinde ortaya çıktı. Bu dönemde, Cohen’ın şarkıları daha da derinleşti ve birçok eleştirmen tarafından onun en iyi çalışmaları olarak kabul edildi. Şarkı sözlerindeki ruhani arayış ve ölüm teması, dinleyicileri etkiledi ve Cohen’ın sanatsal yeteneğini bir kez daha kanıtladı.

Veda ve “You Want It Darker”ın Özel Anlamı 

Leonard Cohen’ın “You Want It Darker” albümü, sanatçının veda niteliği taşıyan bir çalışması oldu. Albümdeki şarkılar, Cohen’ın ölümünden önce kaydedildi ve şarkı sözleri, onun ölüme yaklaşımını ve ruhani yolculuğunu yansıtıyordu. “You Want It Darker”, Cohen’ın yaşamının son anlarında bir sanatçı olarakki derinliğini ve vizyonunu gösterdi ve dinleyicilere dokunarak onları etkiledi.

 Leonard Cohen’ın geç dönem başarıları ve veda süreci, onun sanatsal evriminin ve etkisinin devam ettiğini göstermektedir. “I’m Your Man” ve “The Future” albümlerindeki dönüşüm, yeni bir hayran kitlesi oluştururken, “Hallelujah”un yeniden canlanışı ise şarkının ikonikleşmesini sağladı. “Ten New Songs” ve “Dear Heather” albümleriyle Cohen, olgun ve derin bir tarzı benimsedi ve sözlerindeki içsel yolculuğunu yansıttı. “Old Ideas” ve “You Want It Darker” ise sanatçının yaşamının son dönemlerindeki derinlik ve özgünlüğünün ifadesiydi. Cohen’ın veda albümü olarak kabul edilen “You Want It Darker”, onun ruhani arayışını ve yaklaşan ölümüyle olan ilişkisini anlatan dokunaklı bir eserdi. Leonard Cohen’ın geç dönem başarıları ve veda süreci, müzik tarihinde önemli bir yer edinmiş ve onun sanatsal mirasının bir parçası olarak sonsuza kadar hatırlanacaktır.

1990’ların ortalarından itibaren müziğe ara veren Cohen, Budizm üzerine çalışmalara odaklandı. Ancak 2008 yılında “Live in London” adlı bir canlı albüm yayımlayarak büyük bir dönüş yaptı. 2016 yılında “You Want It Darker” adlı albümü çıktı ve ölüm ve mistisizm temaları ön plana çıktı. Cohen, 2016 yılında 82 yaşında hayatını kaybetti, ancak müziği ve mirası hala tüm dünyada etkisini sürdürmektedir.

Leonard Cohen, hayatı boyunca müzik ve şiirin sınırlarını zorlayan, derin duygusal bağlantılar kurabilen bir sanatçıydı. Müziği ve yazıları, insanların düşünce ve duygularını derinlemesine etkileyen evrensel temaları ele alır. Cohen’in hayatı, belgesel bir şekilde anlatıldığında, sanatın gücü, spiritüel arayış ve derinlikli bir düşünceyi keşfetme yolculuğu gibi çeşitli başlıkları içerecektir.

 

error: İçerik korunuyor !!!